1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?
İkisi de biraz bulanık aslında, sanki üniversitedeyken bir şeyler yazmıştım ama onlar öykümsü şeyler miydi, denememsi şeyler miydi hatırlayamıyorum. Bir yerlerde duruyorlarsa bulmam lazım. Sonrasında on iki–on üç yıl önce yazıp sadece arkadaşlarımla paylaştığım bazı metinler var. En son olarak ise 2018 sonunda tekrar yazmaya başladım ve Covid’le birlikte vites artırıp bugüne geldim. Nasıl başladım? Gerçekten bilmiyorum. Çeşitli bloglar açmıştım ve yazıyordum zaten. Öykü ya da kurgu formatında ise yazmak istedim ve yazdım sanırım.
2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?
Özel bir neden yok. Öykü yazıyorum da demiyorum aslında. Bir şey yazıyorum ben, bu şey yaza yaza 200 sayfaya çıkarsa roman diyorlar, 10 sayfada kalınca öykü. Yazmak ve kurgulamak keyif veren esas eylemler diyebilirim. Yazan çok sayıda kişi olduğuna göre öykü yazmak, yazdım demek kolay gibi görünüyor ama ortaya çıkan ürün Le Cola mı Pepsi ya da Coca Cola mı o tartışılır :)
3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?
İlk yazdığım öyküleri dergiye gönderebileceğimi, göndersem bile yayımlanacağını düşünmemiştim. 2019’da ne olduysa göndermeye karar verdim ama yine de kabul edileceğini düşünmüyordum. Belki de babamın ölümünden sonra bir değişiklik ihtiyacıydı. Emin değilim. Post Öykü’den kabul cevabı geldiğinde çok şaşırdım, pek inanamadım ve arkadaşlara “As bayrakları” diyerek bu kutlu haberi verdim :) Dergi çıktığında da D&R’a gelene kadar birkaç gün üst üste farklı mağazalara gidip sordum. Güzel bir histi.
4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?
Öyküler biriktikçe bir noktada zorunluluk oldu gibi. Öyküler arasında daha fazla beğendiklerimin, belirli bir düzeyin üstünde bulduklarımın sayfa sayısı bir kitap kalınlığını geçtikten sonra, çok agresif bir şekilde olmasa da, yavaş yavaş dosyamı yollamaya başladım yayınevlerine. Belirli bir tema var diyemem, kurgusunu ve şaşırtıcılığını sevdiğim, çevreden de daha çok olumlu görüşler bildirilen öyküleri seçmeye çalıştım. Sayfa ve öykü sayısı çok fazla olmasın diye kitaba almasam da kitap dosyasına girebileceğini düşündüğüm, belki daha fazla beğenilecek öykülerim varsa onlardan özür dilerim.
5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?
Aslında ilk gönderdiğim birkaç yayınevine dosyanın okunmayacağını düşünerek, ya tutarsa diye gönderdim. Bir süre sonra olumsuz dönen oldu, dönmeyen oldu. Olumsuzlar okudu mu halen emin değilim :) Başta bunu kabul edince çok problem olmuyor sanırım. Bir de kitabım olsun istesem de aslında dosya hazırlarken ve yollarken zamanı geldi ya da artık olsun demiyordum. Öykü sayısı beni biraz da zorunlu hissettirdiği içindi bu çaba ve çok acelem yoktu. Bekleriz, ne çıkar diyordum.
6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?
İlk gönderdiklerim en bilinen yayınevleriydi ama onlara gönderdikten kısa süre sonra ilk öykümün de yayınlandığı Post Öykü’ye gönderdiğim iki öykümü birden kabul eden e-postayla birlikte Aykut Ertuğrul dosyam varsa aynı grupta yer alan Ketebe’ye gönderebileceğimi söylediğinde “Seve seve” dedim ve gönderdim. Ketebe de kabul etti. Ketebe’nin çıkardığı eserlerin kalitesi, dağıtımının iyi olması bunda bir etkendi ama asıl etken gösterdikleri teveccühtü. Yazdıklarımı okuyor, beğeniyor, yayımlıyor ve dosya gönderebileceğimi söylüyorlar. Daha ne olsun? İlk öyküm Post Öykü’de yayınlandığı için zaten yeri ayrıydı, perçinlenmiş oldu.
7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?
Benzer röportajlardaki çoğu insan gibi “Haddim değil ama yine de…” diye başlayarak 101 maddelik öneri listemi aşağıya yazayım:)
Kalem, kağıt, cep telefonu, bilgisayar. Yazmaya başlamak için kurgu mükemmelleşecek ya da ilham perileri akın akın gelecek diye düşünülmemeli. Yazılmalı. Yazı varsa öykü var. Kurgu, ilham, beslenme, teknik vs bununla ilgili başta taklit etmek günah değil, o yüzden beğendikleri birilerini taklit etmek, izlerini takip etmek güvenli bir yolculuk sunabilir ama bir süre sonra kendi yoluna dönmek kaydıyla. Bir de yazdıklarını dergilere göndermekten çekinmesinler. Benim Şubat 2010’da yazdığım bir öyküm bu tedirginlik yüzünden Mayıs 2021’de yayımlandı. O zaman yollasaydım şimdi hangi noktada olurdum diye ara ara düşünüyorum.
Böyleyken böyle. Kitap çıktıktan sonra ilk röportajın İshak’ta olması benim için ayrıca mutluluk verici. İshak’a da bu yolculuğumda bana 2020’den bu yana eşlik ettiği için ayrıca teşekkür ediyorum.
Son sözüm de okurlara. Yazıyı buraya kadar okuduysanız: “Şimdi Karşıya Geçebilirsiniz!”
Samimi ve yol gösterici bir röportaj olmuş. Yolu açık olsun, çok okunsun…