1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?
Okuma ve yazma eylemi kim olduğumu sorgulamaya başladığım zamanlardan beri hayatımın ilk sıralarında yer alıyor. Henüz ortaokuldayken düzenlenen kompozisyon ve şiir yarışmalarını sıkı bir şekilde takip ederdim. İlk katıldığım yarışmadan olumlu dönüş alamamıştım. Yine de pes etmemeye kararlıydım. Bir kez daha yazdım, bir kez daha ve bir kez daha. En nihayetinde düzenlenen şiir yarışmasından birincilik elde etmiş, hayallerime sığmayacak bir mutluluk yaşamıştım. Bu benim için son değil güzel bir başlangıç olmuştu. İlk zamanlar yazdıklarım şiir ile sınırlıydı. Ancak kabuğuma sığamadığımı hissediyordum. Üç yıl kadar önce bir yayınevinin düzenlediği antoloji çalışması için öykü yazmaya karar verdim. Öykü kitaplarını her ne kadar büyük bir keyifle okuyor olsam da bunun için ilk kez kalem oynatmak kolay değildi. Düşündüm, çalıştım, uğraştım ve dosyamı yayınevine ilettim. Birkaç hafta sonra olumlu yanıt geldi. Öyküm antolojide yayımlanacaktı. Bu benim için büyük bir motivasyon olmuştu. Sonuç olumsuz olsaydı dahi vazgeçmeyeceğim aşikârdı. Ben buyum, yenilenmeyi ve yeniliğe açık olmayı seviyorum. Hiçbir zaman tamam olmayacağımın da farkındayım. Yazdıklarım geçmişten bir adım önde ileriden bir adım geride ve ben yazmaktan vazgeçmeyeceğim.
2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?
Ne zaman gerçeklerin sıkıcılığında boğulsam hayal dünyama ve gerçeklerden uzağa kaçarım. Anlayacağınız kurduğum hayallerle kendime başka bir dünya yaratıyorum. Öykü yazmak kurduğum hayalleri yazıya dökmek gibi ancak bu söylenildiği kadar olmuyor tabii. Öncelikle öykü yazarken belli bir sınırınız oluyor ve bu sınır dâhilinde okuyucuyu doyuracak, kurgusu sağlam bir eser çıkarmanız gerekiyor. Aslında bakılırsa türler arası kıyaslama yapmayı sevmem ve her türün kendi içinde zorlukları olduğuna inanırım. Öykü yazmanın da kendi içinde zorlukları var elbet. İyi bir öykü yazmak için öncelikle iyi bir okuyucu olmak gerektiğine inanıyorum. Özgün olmakla beraber çağdaşı ve öyküleri takip etmek, iyi gözlem yapmak gerekiyor. Olayların inandırıcılığı, karakterlerin canlılığı, dilde akıcılık, okuru en baştan yakalayacak bir olay örgüsü… Saydığım bu unsurlar bir araya geldiğinde doyurucu bir öykü dosyası ortaya çıkıyor. Bu da zamanla, okuyarak ve sık sık yazarak elde edilen bir kazanım oluyor. Emek gerektiren ancak istikrarlı olunursa güzel sonuçlar veren bir tür öykü.
3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?
İlk yazdığım öykü 45 yazarın eserinden oluşan bir antolojide yer aldı. Açıkçası bunu beklemiyordum çünkü daha önce yazdığım öyküyü hiçbir yayıneviyle ya da dergiyle paylaşmamıştım. Bu da beni yapabileceğime inandıran unsurlardan biri oldu. Yeniydim ve önümde uzun bir yol vardı, bunun da farkındaydım. İlk öyküm yayımlandıktan sonra başka editörlerin ve oluşumların da öykülerimi değerlendirmeye almasını istedim. Gelecek yorumları merak ediyor; yanlışlarımı, eksiklerimi görmek istiyordum ve ikinci yazdığım öyküyü Düşünce Dergi’ye ilettim. Oradan da olumlu bir yanıt geldi. Dergiyi elime aldığımda hayallerime bir adım daha yaklaştığımı hissettim. İnsanlara ulaşabilir olmanın hazzıysa çok başkaydı. Bu konuda sevgili İshak Edebiyat’ın, yani sizlerin emeğini göz ardı edemem. Benim bir derdim vardı ve bunu insanlarla paylaşma isteği yazdığım her öyküde katlandı. Sizler de bu süreçte her daim yanımdaydınız. Şimdi geriye dönüp baktığımda ilk yazdıklarıma bazen yabancılık duyabiliyorum. Yaptığım betimlemeler, uzun cümleler gözümü tırmalıyor. Bu yabancılaşmanın kötü bir durum olduğunu düşünmüyorum, aksine tırmandığım merdivenlerden bir basamak daha yukarıda olduğumu hissediyorum.
4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?
Öykü yazmaya başladığımda böyle bir gayem yoktu, yazmak iyi geliyordu. Fikirlerimi, düşüncelerimi yarattığım karakterler üstünden dile getirmek iyileştiriyordu. Daha sonra öykülerim birçok yerde yayımlanmaya başladı. Zaman geçtikçe okuyuculardan kitabımın ne zaman çıkacağını soranlar çoğalıyordu. Yazdıklarımın insanlar üzerinde bıraktığı etki beni oldukça sevindiriyordu tabii. Ben de öykülerimi bir araya getirmeye, derlemeye ve kitap olarak okuyuculara sunmaya karar verdim. İlk etapta yazdığım öykülere objektif olamayacağımı düşünerek okumayı seven ve yazın hayatı içinde olan arkadaşlarımdan destek almaya başladım. Onlar yazdıklarımı okuyor, eksik gördüklerini bana iletiyordu. Bu noktada eleştiriye açık olmak elbette çok önemli. Aldığım eleştiriler üzerine tıpkı bir öğrenci gibi not tutuyor, dosyaya geri dönüp üzerinde düzenlemeler yapıyordum. Zamanla yazdığım öykülerin tadı değişti. Kullandığım dil daha duruydu öncesine göre. Kurulan uzun cümlelerin öyküyü başarılı bir hale getireceği inancından sıyrıldım. Betimlemeleri olması gerektiği ölçülerde kullanmaya gayret ettim. İnandırıcılık önemli olduğu için yarattığım karakterleri yazarken empati kurmaya çalışıyordum. Kendimi bildim bileli insanları gözlemlemeyi sevmişimdir. Tabii gözlemlediklerimin birikimini kurgularımda muhakkak ki kullanıyorum. Öykülerimin geneline bakılırsa toplumsal konular ağırlıkta. Ötekileştirilen, yok sayılan insanları ele alarak öykülerin temelini oluşturdum. Yazan insanın bir derdi, anlatmak istediği olur. Benim de derdim toplumumuzda yaşanan iletişimsizliğin, bencilliğin canlı olanın üzerinde yarattığı etkiyi okuyuculara sunmak. Bir noktada farkındalık yaratmak diyebiliriz belki de. Canlı olarak belirtiyorum çünkü bu bencillik sadece insan üzerinde göstermiyor etkisini maalesef. Öyküler ortak bir temada buluştuğu için kitabın adına öykülerimden birinin ismini vermek istemedim. ‘‘Hiç Kimsenin Dünyasında’’ adına karar kıldım. Hiç kimseleştirilen insanların ortak dünyası diyebiliriz.
5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?
Bahsettiğiniz tüm bu süreçleri yaşadım. Öyle zorlu bir dönemdeyiz ki yaşanan sıkıntılar yayınevlerini de kötü bir şekilde etkiliyor maalesef. Umudumu yitirmek istemiyordum çünkü hazırladığım dosyaya güveniyordum. Yaptığım işin arkasında durmak istiyordum. Bir kere bu yola girmiştim ve dönüşü yoktu benim için. Acaba mı dediğim günler tabii. Sancılı bir süreç geçirdiğim doğru. İşin özü yaptığın işe güvenmekle ilişkili her şey bence.
6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?
Çok fazla yayınevi olması maalesef edebiyatı kalitesizleştiren unsurlardan biri. Özellikle ‘‘Kitabınızı getirin, basalım!’’ sloganlarıyla para koparmak için uğraş veren yayınevlerinden bahsediyorum. Ben bunu istemedim. Bu tamamen üretileni ve emeği değersizleştiriyor bence. Önceliğim gönderdiğim dosyayı edebi yönüyle değerlendiren bir yayınevi olmasıydı. Büyük yayınevlerinden ümidim yoktu. Onlar için bilinir olmak gerektiğini düşünüyordum. Klaros Yayınevi’nin öykü kitaplarını okuduğumda tarzıma çok yakın olduğunu fark ettim. En nihayetinde dosyamı Klaros Yayınları’na göndermeye karar verdim. Çok kısa bir süre sonra güzel haber. Onca zaman bekledikten sonra her şeyin bu kadar hızlı olması beni şaşırtmış ve çok mutlu etmişti. Yayıneviyle iletişime geçtiğimde dosyamın değerini bileceklerini anlamıştım. Ticari kaygı yoktu. Ben edebi kimliğimle yayınevinin yazarları arasında yer alacaktım. Ve böylece güzel bir sürece beraberce adım attık. Artık Klaros Yayınları’nın bir üyesiyim.
7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?
Öncelikle kendinize güvenerek bu yola baş koymanız gerekiyor. İnanç insanı ayakta tutan en önemli unsur. Elbette ilk vakitler zorlanacaksınız ki bu hayatın her alanda bize sunduğu bir durum. Zorluklar, engeller sizi yıldırmasın. Bir diğer tavsiyem ise bol bol ve çeşitli okumalar yapmanız yönünde olacak. Daha önce de bahsettiğim gibi iyi bir okuyucu olmadan yazıyor olmak güç. Okumayla beraber hiç bıkmadan, her gün en azından bir paragraf da olsa yazarak güç kazanın. Her şeyde olduğu gibi yazma eyleminde de pratik çok önemli. Yazın ve yazdıklarınızı paylaşmayı ihmal etmeyin. Başka bir kişinin görüşünü almak eksikleri görmek için muazzam bir yol. Çünkü insan yazdıklarına başka açılardan bakamayabiliyor. Bu da yapılan hataların oranını yükseltiyor. Gelen eleştirilere açık olmak çok önemli. Sizi besleyen, eksiklerinizi göz önüne seren eleştirilere gözlerinizi kapatmayın. En önemlisi de asla tamamlandığınızı düşünmeyin. Çoğalmak için, bir adım daha ileriye gidebilmek için her zaman gayretiniz olsun. Ben de her şeyin daha başındayım. Yazar diyemiyorum kendime ancak yazmayı seven bir kişi olarak tanımlayabilirim kendimi. Adımladığınız yolun size sunacağı çiçekleri koparmayın. Işığınızla yaşatın onları. Unutmayın ki bu yolculuk sonsuz.
Bana yer verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Güzel günlerde buluşalım.
Comments