1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?
Fotoğrafları konuşturarak... İçinde benim olup olmadığıma bakmaksızın görsellere hikâyeler yazıyordum. O anlara gitmek ve atmosferinde soluk almak beni mutlu ediyordu. Fotoğrafın vaktinden, yer alan kişilerin kıyafetlerinden, saç kesimlerinden, objektife bakış açıları ve duruşlarından yola çıkarak onları karakterize ediyordum. Çekim öncesi ruh hallerini ve sonra akıp gidecek olan hayatlarını hayal ediyordum. Olay örgüsü yaratıyor ve bu biçimde kurmacaya kapı aralıyordum. Ne zamandır bilmiyorum...
2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?
Edebiyat insana sınırsız bir yapı alanı sunabilen bu biçimi ile de neredeyse yaşamdan bağımsız, koparan, çözen, yeniden bağlayan, dokunan, sıyırıp geçen ya da tam on ikiden vuran paralel bir alan. Böylesi bir genişlikte insan kendisine yol belirlerken sanırım önsezilerinin yeteneğine boyun eğiyor. Küçük adımlarla tempolu koşu gibi bir eylem öykü benim için. Bir solukta değil çok soluklu, nefes nefese bir hâl. Zahmetli bilakis.
3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?
Öykülerimden birini yayımlanması için ilk kez bir dergiye gönderdiğimde gelecek cevaba nasıl da odaklanmıştım. O ne heyecanlı ve güzel bir bekleyişti. Kafa Dergi... Elektronik postamda bu antetli kabul yanıtını aldığımda mutlu olmuş dergiyi elime alıp o kapak altında öyküme bakmaya doyamamıştım:)
4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?
Bu fikri bana pandemi verdi. Dağınık biçimde defterlerde duran öykülerimi bir araya getirme kararı aldığımda hayatımızı kuşatan slogan “Evde kal!” idi. Evdeydim ve yalnız değildik, ben ve karakterlerim. Dosyamı oluşturmaya başlarken yol arkadaşlığı yaptığım iki rehberim vardı. Biri sözlüğüm diğeri yazım kılavuzum. Açıkçası öykülerimi belirgin, sınırlanabilir ve adlandırılmış ortak bir motif çevresinde kurguladığım pek söylenemese de tümünde okura “mahrumiyet, teslimiyet ve merhamet hattında anlatılar” sunma gayretinde olduğumu ifade edebilirim.
5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?
Gözümü korkutmadı... Ben yayım şansı bulmasının ötesinde öykülerimi bu biçime getirebilmenin kıvancını yaşıyordum. Çünkü yazdıklarımı takip eden kişilerce çok uzun zamandır bana bir kitap yazmam telkin ediliyor ben ise bunu yapabilecek yeterliliği kendimde görmüyor ve “Henüz zamanı gelmedi" diyordum. Bu biçimi ile metinleri dosyalama ve diğer kişilerle paylaşabilme cesareti dahi ben de yayımlanması etabını hafifletiyordu. Elbette birden fazla yayınevinden kabul almak beni ziyadesiyle mutlu etti.
6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?
Dosyamı, kitaplarını okumaktan keyif aldığım yayınevlerine gönderdim. Tek belirleyici benim için bu idi.
7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?
Yeni başlayanlar, hiç başlamayacak olanlar ya da yolun çoğunu kat etmiş olanlar... Onlar her kimseler ve benim önerimi dikkate alacak iseler, hepimiz için bir derman varsa o da okumaktır... Çantalarına kitap koysunlar ve bir yazarın yoldaşı olsunlar...
Comments