top of page
Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

İshak İlk Kitap Soruşturması- Dilek Altundağ

1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız? 

Edebiyatın membaı yaşama dönüklüktür bence. Herkes yaşadığını yazar. En büyük gerçekçi yazarlar da böyle değil midir? Yani yaşamlarıyla ilgili konuları yazmamışlar mıdır onlar da? İşte ben de hiç bilmediğim bir konunun, içine girmediğim bir çevrenin, hiç tanımadığım insanların yaşam öykülerini yazmadım, yazamadım hiç. Küçükken yaz tatillerimi köyde geçirirdim. İmge gücüm sınırlı da olsa dut ağaçlarının dallarında, babaannemin evinin arkasındaki bayırda “kocakaya” dediğim o özel evcilik oynadığım yerde defter sayfalarından kitapçıklar yapardım. Kenarlarını süslediğim kitabıma köyde yaşadıklarımı, günlüklerimi, öykülerimi yazardım. Zaten o yazdıklarımı -olgunlaşmış hâliyle- çocuklar için yazdığım atasözleri öyküleri kitabımda yer verdim. (Bir çocuk kitabı haberini ilk sizin kanalınızla vermiş olayım.)

İşte benim öykü serüvenim çocukluğumda başladı diyebilirim.   

2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?  

Çocukluktan beri Sait Faik’i her okuyuşumda öykülerinde farklı bir tını hissederdim. Onun öykü dünyasının içine daldıkça başka renkler bulurdum. ‘O’nu daha ortaokul ders kitabımdaki “Semaver” öyküsüyle tanımış; Ali karakterinin dünyasına onunla girmiş, anne-çocuk ilişkisinin yazıda nasıl anlatılabileceğine ilk kez onun sözcükleriyle derinden kavramıştım. Sait Faik’i “her okuyuşumda” onun sırlı dünyasına girmeye çalışırım. Bana öykünün ne olduğunu, nasıl anlamlar içerdiğini en çok anlatan ‘O’dur.  

Kendimden yola çıktım ben. Çevreme baktım. Uzaklara gidip kendi öyküme döndüm. Bunun için “yazar okuması” yaptım çokça. Yazın türünün en zoru öyküdür elbette. Ve ben bu zoru yıllarca emek vererek yazarak çalıştım. 

 

3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?  

 

Sosyal medyayı geç kullanmaya başladım. Dijital dergileri takip ediyordum. İnceleme yazılarım, minimal öykülerim yayımlandı. Emeğe uzanan bir zorlu yolda olduğumun farkındaydım. Kitabım da üç beş yıllık bir çalışmanın meyvesi değil, kırk yıllık bir ömrün süzgecinden geçen öykülerden oluşuyor.

İshak Edebiyat’ta “Zır Zır Şule”nin yayımlanması çok heyecanlandırmıştı beni. Çok güzel tepkiler aldım okurlardan. Öykücülüğüme bu zamana kadar benzersiz bir tarz geliştirdiğimi düşündüğüm bir diğer öyküm de “Perde Bibi ve Puhu Kuşları”ydı. (80’li 90’lı yıllarda Yeşilçam filmleri izleyerek ve Türk Sanat Musikisi dinleyerek büyüyen biri olarak nostaljik bir aşk hikâyesi yazmam kaçınılmazdı.) Aslında roman olarak yazmaya başladığım bu öykümün 2023 İshak Edebiyat seçki kitabında yer alması onur verdi bana.

 

4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?

Değerli yol arkadaşım, öykücü-yazar Birgül Yangın Aslanoğlu’yla bir gece söyleşiden dönerken arabada bana dergilerde yayımlanan öykülerimden oluşan bir dosya hazırlamamı istemesiyle başladı her şey. J

Dergilerde yazmak bana daha çok heyecan veriyordu açıkçası. Biraz daha beklemek istedim. Değerli Sadık Yalsızuçanlar Hoca’mın dosyamı okuyup takdir buyurduğu sözleri beni çok duygulandırdı. Mutluluk gözyaşlarım bana artık “Her şey vaktine esirdir.” diyerek öykülerimin tematik bir kitap hâline gelmesini söylüyordu.

“Öykü bir bütünün parçası değil, kendi başına küçük bir bütündür.” der usta yazar Metin Nart. Ben de kendi bütünlüğü olan kapatılmış bağımsız temalardan oluşan öyküler yazma gayreti içindeyim.

5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?  

Dosya okumayan yayınevleri elbette vardır. Bilinen bu gerçek gözümü korkutmadı hiç. Huzurumu bozmadım. Ben yayınevlerinin yoğunluktan dolayı dönüş yapmadığını düşünüyorum.

 

6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?

Aklımda birkaç yayınevi vardı. Ama önceki soruda cevapladığım gibi birçok yayınevinin yayın programları dolu. Dosyamda öykülerim biriktikçe onları  bir çatı altında toplamak istedim. E-postama ilk dönüş yapan yayınevine de emanet ettim dosyamı. Yayınevinin yazarla iletişimi çok önemli. İşinde profesyonel olmalı. Yazara saygılı olmalı.   

 

7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz? 

İzninizle bu soruya Kıymetli hocam Feridun Andaç’ın bir sözüyle cevap vermek istiyorum. Değerli hocamız derslerde bize, “Yazmak, görmektir, evet; ama okumak ise insanı düşten düşünceye taşır her zaman. Dahası hatırlayarak yazmanıza kapılar aralamaktır okumak.” diyor her zaman. İşte benim de naçizane önerim sözcüklerle örülü bir dünya kurmanın yolu kitap okumaktan, çokça hayal kurmaktan geçiyor.

Ayrıca yazma enerjisini düşürecek ortam ve insanlardan uzak durmak... Ben hayatımın masasında hırsa, gösteriye, boy ölçüşmeye yer vermedim hiç. İş yaşamımda da böyleyim. Öğretmenlik mesleğimi sevdim… Yazma derdimi sevdim… Kendi hikâyemle meşgul oldum hep. “Kader gayrete aşıktır.” Edebiyat serüvenim de hep bu çizgide devam edecek inşallah…

Keyifli söyleşi için İshak Edebiyat’a çok teşekkür ederim. Sevgiler… 

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page