top of page
Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Metin Nart Yazdı- Arzu Bahar’ın 'Kayıp Kitabındaki Düğme Öyküsüne Edebi Bir Bakış

Dünya Edebiyatında en bilinen zekâ özürlü (mental retardasyon) iki kahramandan ilki Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar”daki Lennie, diğeri, William Faulkner’ın “Ses ve Öfke”deki Benjamin’dir. Bu iki romanın teknik açıdan en belirgin özelliği, kahramanların pür-i melalinin aktarılma farklılığıdır. Lennie’yi ilahi anlatıcıdan dinleriz. Benji (Benjamin) ise iç monologları, hatırladıkları ile karman çorman metninde kendi üstlenir bu işi. “Fareler ve İnsanlar”da Lenie’nin hikâyesi bir anlatma, “Ses ve Öfke”deki Benji bölümü ise daha çok bir gösterme metnidir.

Arzu Bahar’ın Düğme öyküsündeki Haydar’ın hikâyesi teknik açıdan “Fareler ve İnsanlar”ın Lennie’sinin hikâyesine benzer. “Düğme”deki Haydar, zekâsal açıdan hem Lennie hem de Benji’den daha şanslıdır. Zira eğitimini tamamlayamasa da bir kahvehane işletecek zekaya sahiptir. Dilimizdeki "saf" tanımına daha çok uyar.

İri gövdesi, sürekli "oğlum" demesiyle -saplantı- yine Lennie’yi hatırlatır.

<<< “Oğlum” en çok kullandığı söz. Herkese, her yaştakine “oğlum” diyor. Sevinse coşkulu bir “oğlum”, öfkelense iki yumruk ağırlığında. İnsan irisi adamın, sesi içine kaçmış gibi. >>>

Hikâyenin zaman kipi şimdiki zaman. Şimdiki zamanın deiktik (bura- şimdi) kullanımıyla kotarılmış hikâye.

<<<Adımlarım dolanıyor birbirine. Bir ayağı diğerinin önüne atmak ne kadar zormuş. Yerden tam ayırmayı geçtim, arkada kalan ayağımı sürükleyerek öne almayı bile beceremiyorum. Mavi fayanslar etrafımda dönüp durmadığı zamanlarda, onlara tutunuyorum. Avuç içlerimin terli izi kalıyor parlak mavide. Koridor bitimsiz. Ben güçbela adım attıkça, inadına uzuyor.>>>

Hikâyede iki geri dönüş (flashback) var. İlki Haydar karakterinin kişiliğini derinleştirmek için yapılmış. Bu kısımda öğrenilen ve görülen zaman kipleriyle, görülen zaman kipinin hikâyesini tercih etmiş yazar.

<<<İkinci sınıftayken babasının tayini ile bu şehre taşınmışlar, Haydar’ı da bizim okula vermişlerdi. Hepimizden uzun boyu ve boyuyla orantılı kilosu olunca, birkaç yaş büyük görünmüştü gözümüze.>>>

<<<Sınıfa girdiği anda hepimiz suspus olup çocukluğun verdiği ayıp bilmezlikle, uzunca bir süre baştan ayağa süzmüştük. Biz baktıkça olduğu yeri iyice yabancılamış, tabak gibi suratı kıpkırmızı olmuştu.>>>

<<<İlkokuldan sonra okumadı, kahveci çırağı oldu. Sahibi Osman Amca ölünce de biriktirdiklerini ortaya döküp on sekiz yaşında kahvenin sahibi oluverdi.>>>

İkinci geri dönüşte ise şimdiki zamanın anaforik (geçmiş zaman yerine) kullanımı var. Deiktik değil anaforik olduğunu girişteki zaman göndermesinden anlıyoruz. “Dört gün önce”

<<<Dört gün önce sabah ezanında kalkıyor babam. Namazını kılıp tavukları yemlemeye gidiyor.>>>

Devamında tespitimiz yani şimdiki zamanın anaforik (başka bir zaman kipini anlatma) olduğu sağlamlaşıyor.

<<<Gel gör ki dört gün önce, evin kapısından, saysan elli adım, kümes kapısına varmadan ortadan kayboluyor koca adam. Anam, çıkıyor aramaya. Yok! Kümese bakıyor, etrafını dolaşıyor, sesleniyor. >>>

Kitaba ismini veren öykü-Kayıp-gibi Düğme öyküsü de bir kayıp arama hikayesi. Zira ismini bilmediğimiz bir-Ben-anlatıcı kayıp babasını arıyor. Öykü, anlatıcı ve Haydar’ın bir morg ziyaretiyle başlıyor. Kısacık ama oldukça başarılı bu giriş daha metnin başında okuru hikâyeye dahil ediyor. Devamında Haydar karakterini yaptığı geri dönüşle derinleştiriyor yazar. Diğer bir geri dönüşle dertlerinin ne olduğunu anlıyoruz. Karakter derinliğini, özellikle Haydar için gayet ölçülü buldum. Anlatıcı ve Haydar’ın ardına düşüp finale kadar merak içinde hikâyenin dünyasında geziniyorsunuz.

Öykü, “yapısal linguistik” hikâye şemasında (1. başlangıç durumu 2. tetikleyici öge 3. maceralar/ peripesi 4. çözüm 5. bitiş durumu) ilerlemiyor. Giriş ve tetikleyici öğeden (olay özeti) sonra direkt çarpıcı bir finalle (çözüm) bitiyor. Düğme öyküsü, Fransız edebiyatında “Nouvelle à la chute*” denilen normda yazılmış.

Dünya edebiyatında mental retardasyon, kahramanlar açısından “Fareler ve İnsanlar” ve “Ses ve Öfke” ne ise benim açımdan, Arzu Bahar’ın Düğme öyküsü de bu anlamda Türk Edebiyatında bir kült öykü olmaya adaydır.

Arzu Bahar’ın “Kayıp” kitabı'nda, burada incelemeye çalıştığım “Düğme” öyküsünün dışında birbirinden değerli 5 öykü daha mevcut. Öyküseverlere özellikle tavsiye ederim.

*Sürpriz sonlu diyebiliriz.


Metin Nart

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page