top of page

Tozlanmış Öykü- Osman Cemal Kaygılı- Mehpare Hanım

  • Yazarın fotoğrafı: İshakEdebiyat
    İshakEdebiyat
  • 7 Nis
  • 2 dakikada okunur

Bana gayet kibar, zengin bir ailenin gözbebeği diye takdim ettiler. Bir bahar akşamı üç beş arkadaş kırda dolaşıyorduk. Beyaz ipek sabahlığı ve başörtüsü, beyaz ayakkabıları ve mavi şemsiyesi ile Mehpare Hanım uzaktan görünmüştü. Arkadaşlarım dediler ki, işte sana eş olacak bir kız. Tam senin kafanda, tam senin istediğin gibi. Zengin, kibar fakat gönülsüz; okumuş, yazmış fakat hoppa değil; güzel, şuh fakat çok namuslu. Haydi, durma git kendini takdim et!

"Nasıl?"

"Nasıl olacak, herkesin yaptığı gibi."

"Canım, şimdi dediniz ki, hoppa değil. Peki, nasıl olur da gider, kendimi takdim ederim. Ya şemsiyeyi kafama yersem?"

"Asla... Her şeyin bir yolu, bir yordamı var. Gidip de paldır küldür konuşacak değilsin ya... Önce şöyle uzaktan süzersin, sonra yavaş yavaş sokulup uygun bir söz söylersin. Sonra bir bakmışsın arkadaş olmuşsun…"

Mehpare Hanım gittikçe yanımıza yaklaşıyor ve yaklaştıkça gözlerini bize dikiyordu… Aramızda az bir mesafe kalınca gülümsemeye başladı. O zaman yanımdakiler birden selam verdiler, o da aynı şekilde karşılık verdi. Ben şaşırıp yanımdakilere;

"Demek sizinle bir hukuku var."

"Dedik ya kibardır ama gönülsüzdür."

Ben arkadaşlarımı bırakıp hemen Mehpare Hanımın yanına sokuldum.

"Efendim, bendenize iltifat yok mu?"

"Estağfurullah… Buyurunuz gezelim..."

"Gezelim efendim…"

Başladık yan yana yürümeye. Beş on adım gittikten sonra, oturalım dedi.

"Peki, efendim, emredersiniz."

Oturduk. Ben şimdi nasıl sohbet edeceğimi düşünüyor ve onun balıketindeki, toz pembemsi kollarına ve gerdanına alık alık bakarak içimi çekiyordum. O hemen tabakasını çıkardı:

"İçer misiniz?"

"Eyvallah!"

Sigaraları yaktık, birer nefes çektik. Tam ben kimsiniz, nesiniz diye soracağım anda o elini boynuma atarak:

"Yatalım mı?" dedi.

"Nereye yatacağız?"

"Buraya…"

"Aman efendim nasıl olur?"

"Burayı beğenmedinizse, biraz daha şöyle çekilelim. Orasına bakın, çimenlik…"

"Fakat herkes ne der?"

"Herkesin ne demeye hakkı var. Kâtip benim, kâtibin el ne karışır?"

"Bence eve gitsek?"

"Peki gidelim…"

"Buyurun efendim!"

"Yo... Ben yorgunum, yürüyemem, beni kucağınıza alın!"

"Alay mı ediyorsunuz?"

"Ciddi söylüyorum!"

"Çıldırdınız mı?"

"Sen çıldırmışsın edepsiz herif! Çekil bakayım yanımdan, çekil diyorum, çekil…"

Ben şaşkın şaşkın yüzüne bakarken şemsiyeyi kapıp başıma bir tane indirmesin mi? Aman yapmayınız deyinceye kadar arkamdan bir de koca kaya fırlattı. Neye uğradığımı bilemedim, başladım bağıra bağıra kaçmaya. Arkadaşların yanına geldim ki gülmekten katılıyorlar. Meğer Mehpare adındaki bu zavallı kızcağız iki defa akıl hastanesinde yatmış bir zırdeliymiş.


 Not: Bu öykü ilk olarak Akbaba dergisinin 12 Haziran 1340/1924 tarihli 159. sayısında yayımlanmıştır.


Osman Cemal Kaygılı


Roman, hikâye, oyun, sözlük ve araştırma-inceleme türlerinde eserler yazmıştır. Yaşadığı dönemde edebiyat dünyasının dışında kalmış Kumkapı, Kasımpaşa, Samatya, Hasköy gibi semtleri; bu semtlerdeki sosyal hayatı; çingeneler, tulumbacılar, hovardalar, akşamcılar, külhanbeyleri gibi tipleri; meyhâneler, kahvehâneler, gazinolar gibi eğlence yerlerini, eserlerine malzeme olarak seçmiştir. Ahmet Mithat’la başlayan Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim’le süren geleneğin son halkası olarak değerlendirilir. 1932’de tefrika edilen "Argo Lügatı" adlı eseri, Türkçe’nin ilk argo sözlüklerindendir.



Comments


bottom of page