Hiçbir zaman cesaret edemedim. Korktum. Öğreneceklerimden korktum. Onların neden olacağı uykusuz gecelerden, kaygılardan, ağrılardan. Merak da ettim bir yerde. Kendini odaya kilitlediğinde saatlerce ne yapar? Hiç sıkılmaz mı insan bir başına kalmaktan? Bunalmaz mı dört duvar arasında? Bunalmazmış. Bugün öğrendim. Cesaretimi topladım ve o küçücük delikten onu izlemeye başladım.
boş küllük
Kırmızı, kapaksız, uzun Lark paketinden bir sigara çıkardı. Dudaklarına yerleştirdi. Bir eliyle sigaraya can verirken diğer eliyle küllüğü çekiverdi önüne. Saçlarını avucuna alıp düşüncelere daldı.
Çok zayıf bir adamdı babam. Yüzü, tüm kanı şırıngayla çekilmiş gibi soluk, elmacıkları çıkık, gözleri çöküktü. Kumral saçlarına yer yer aklar karışmıştı. Belinde iki fıtığı, sol dizinde kireçlenme vardı. Namaza her duruşunda kart kurt sesler çıkarırdı. Cebinde taşıdığı tespihle bazen tövbeler çeker bazen de hayata söverdi. Günaha girdiği tespihle affını da dilerdi.
İkinci sigarasını yakarken uzun zamandır düşünmüş de aklına bir şey gelmiş gibi kalktı yerinden. Masayı ortaya çekti. Yatağını topladı. Küllük yavaş yavaş dolmaya başladı.
boş çerçeve
Elleri çakmağın altındaki pakete uzandı yine. Dudaklarına yeni bir sigara yerleştirirken perdeyi araladı. Pencereyi açtı. Yağan yağmuru izledi. Sigara dumanıyla beraber toprak kokusunu çekti içine. Nefesi kesilir gibi oldu. Bir şey yapmak istiyor ama cesaret edemiyor gibiydi. Oturdu. Kendi kendine konuşmaya, ileri geri sallanmaya başladı. İçindeki sıkıntı geçmedi. Kalktı, turladı odayı. Alnını ovuşturdu. Düşününce hep böyle yapardı.
Cesaretini toplayarak gardırobun kapısını açtı. Elinde eski bir takım elbise vardı. Yakaları kirden karalar bağlamış bir gömlek, dirsekleri eprimiş bir ceket, tiftiklenmiş bir pantolonla aynanın karşısına geçti. Kendine çekidüzen verdi. Her şey hazırdı. Duvarda asılı duran mendili kaldırdı. Mendilin altında boş bir çerçeve vardı. Aldı. Boşluğunu sevdi çerçevenin. Eliyle doldurmak istedi boşluğu. Yapamadı. Masaya geçti. Kendine bir sandalye çekti, karşısına da çerçeveyi koydu. Bir süre boşlukla bakıştılar. Sonra küllüğü aldı, ortaya çekti. Bir değil iki dal sigara yaktı. Birini önüne diğerini çerçevenin olduğu tarafa bıraktı. Ceketinin sol cebinden bir gül çıkardı; yapraksız, tohumsuz, zamana boyun eğmiş. Çerçeveye uzattı çiçeği. Sonra kenara koydu. Gülümsedi.
boş paket
Saatler sonra kalktı. Çerçeveyi duvara astı. Üzerine de mendili yerleştirdi. Çıkardı takım elbisesini. Özenle katladı, yerine koydu. Masayı ilk olduğu yere, pencere önüne çekti. Kapattı pencereyi. Perdeyi örttü. Oturdu sandalyeye. Eli pakete uzandı. Paket boştu, hayatı gibi. Hayatındaki büyük boşluklar gibi. Boşluğa küfretti. Sigara paketini buruşturup duvara fırlattı. Uzandı yatağa. Bacaklarını kendine doğru çekti. Ağlamaya başladı.
Meğer tekrara alınan bir hayatmış onunkisi.
Aziz Erdoğan
Comments