top of page
Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Öykü- Emre Şahinler- Metrobüs Veysel’in Kravat Simetriği

İthalat kayıtlarından anlaşıldığı üzere limana yanaşan Kore bandıralı gemiler, şirketimizi muasır şirketler seviyesinden çomaristan şirketler hezeyanına indiriyor bu da yetmezmiş gibi bize kepazelik, bize rezillik, bize utanç yüklüyordu.


Kravatımın iç açıları toplamı yüz seksen sekiz değil diye yıllık zammımın kesintiye uğraması ve satış primlerime Teksas vari ambargolar konması gururumu incitmişti. Şirketimizin iktidar kokulu muhasebecisi Kamil, beni odasına çağırdı. Odada çerçevelenmiş İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi diploması, bilgi yetersizliğinden fazla sulanmış kaktüs ve masanın hemen dibindeki komodinin sık dokunmuş dantelleri, televizyonda yandaş spikerlerin “Ey Portekiz” serzenişleri, akraba fotoğraflığı dışında hafızama pres yapan başka done yoktu. Tam devlet meselelerine el atmıştık ki odaya çaycı Muzaffer girdi. Muzaffer olur olmadık anlarda konuşmaları böler; kapıları tıklamadan içeri dalardı. Çokça uyarı olmasına rağmen kendisine bir türlü çekidüzen verememişti. Kamil’in Muzaffer hassasiyeti tüm şirketçe bilinirdi. Ayağını kaydırmak için araya milletvekili soktuysa da bu çabasında başarılı olamadı. Muzaffer’in itibarı, kudreti kimselerde yoktu. Sonunda Kamil, Muzafferi böyle kabul etmek zorunda kaldı.


Dünyaca ünsüz futbolcumuzun umre ziyaretinden mevzu bahis açtı televizyon. “Gördün mü Veysel? Böyle topçu var mı be?” dedi Veliddin bey. “Anlamadım hangi topçu gibi popçu?” Yüzüme ilk kez astronot görmüş buzağılar gibi bakarken sol elindeki sigaranın külü yerle yüzleşti. Aradan geçen birkaç dakikalık sessizlikten sonra kendisi gibi pek önem teşkil etmeyen ve bir türlü değer kazanamayan arsalarından açtı mevzuyu. Bir miktar para biriktirdiğinden ve bu paraları mezara götürmeyi düşündüğünden bahsederken gözyaşlarını tutamadı. Onun ağlamasına dayanamayıp sırtını sıvazladım. Bu acı karşısında ne söyleyeceğimi bilemedim. Kendimce bir tavsiyede bulunup parasını dövize yatırmasının kendisi açısından daha faydalı olabileceğinden bahsettim. Belki faize koysam daha çok kazanırım deyip konuyu kravatıma getirdi. Kravatım İsveç’te yaşayan ve yalnızca işi düştüğünde telefonuma mesaj atan kuzenimden armağandı. Renkleri İsveç bayrağını temsil ediyor diye metrobüste halkın yoğun tepkisine maruz kaldığımdan bu yana nadir aralıklarla takmaya başlamıştım. Veliddin Bey dümdüz bir adamdı. Gebze - Pendik istikametine yolcu taşıyan mavi minibüslerle işe gelip giderdi. Bu yüzden konuşmalarımız egzoz, şanzıman ve janttan öteye gidemezdi. Veliddin Bey, ne yapıp edip konuyu yeniden İsveç marka kravatıma getirdi. Ben de karşı refleks olarak adını kimin koyduğunu sordum. Soruma cevap vermeyip henüz taksitinin yarısını dahi ödeyemediğim gömleğimin kuzey yamaçlarının fazla güneş aldığını batı bölgelerinde ise saat farkı yaşayabileceğimi söyledi. “Bor madeni de çıkıyor muymuş?” dediğimde önüme istifa mektubunu koydu. Bu durumu ilk dakikalar hazmedemesem de konuyu kutsal konulara getirip “Ya Allah Bismillah” dedikten sonra sözleşmemi fesih edecek imzayı attım.


Şimdilerde hem işsizliğin tadını çıkarmak hem de resetlenmek adına köyüme döneceğim. Toki’den aldığım evin taksitleri de son bulunca evi satıp edindiğim parayı ise yüksek faizli Badem Bank’a yatıracağım. Reklam gibin olmasın oyumu ise en iyi börek açana vereceğim. Amin.


Emre Şahinler

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page