top of page

Öykü- Hava Kantar Yıldırım- Üç Taş Ya da Sidik Yarışı

  • Yazarın fotoğrafı: İshakEdebiyat
    İshakEdebiyat
  • 1 dakika önce
  • 2 dakikada okunur

“Toprak yaşken çok güzel kokar,” der anam. Toprak kuruyken de güzel kokar. Ben hep kokluyom.

Emmim oğlu Fiko’yu biliyon mu sen? Onunla gittik çayıra. Bizim çayır muhtargilin evinin yukarısında. Köyün en yukarısı. Çayırın yanında başka çayırlar da var. Bizim yanımızdaki emmimin çayırıymış. Her yerde komşumuz emmim. Araya dikenli telleri geçirmiş. Tavuklar girmesin diye heral.

Evin altındaki bostanlar da yan yana. Emmim ekti, babam da ekti. Sonra anama, “Git yanlarını biç, yengem çoktan biçti,” dedi. Bostanı bölerken emmim babama bağırdı. Babam da bağırdı. Daha da emmim bize gelmez oldu. Biz de gitmiyoz onlara artık. Ama ben kaçıp gidiyom arada. Başımı okşuyor emmim, babam da Fiko’nun başını okşar. “Bana benziyon len sen,” der emmim. Babam da Fiko’ya der. “Bana benziyon len sen.” Biz iki aile benziyoz zaten. Emmimgilin üç ineği var. Bizim de üç ineğimiz var. Emmimgilin yedi koyunu var. Bizim de yedi koyunumuz var. Emmimgilin beş tavuğu var bizim de beş tavuğumuz var. Bostanlarımız yan yana, çayırlarımız, topraklarımız hep yan yana. Dikenli teller de arada.

Babam tırpan vuruyor, anam orak sallıyor. Nenem, sinekler konmasın diye yazmasının ucunu yüzüne yaymış alıç ağacının gölgesinde uyuyor. O hep uyur zaten. Biz de azıp duruyoruz Fiko’yla.  Fiko yere düşen alıçları toplayıp nenemin suratına atıyor. Yapma diyorum uyanacak şimdi. Dinlemiyor. “Fiko yaramaz.” Anam öyle der. “Uyma ona.” . Uymuyom ki, sadece oynuyom. O otların içine işedi, ben işemedim. “İnekler çişli ot yiyecekler,” diye bağırdım. Gittim taşların arasına işedim. Orada toprak yok hem, kokusu da bozulmaz. 

Fiko, “Gel,” dedi, “biraz da ağacın altına işeyek.” 

“Yok,” dedim, “o ağaç dut veriyor bize, ben çişli dut yemem.” 

“Oğlum bebek misin? Bir şey olmaz,” dedi. Benden iki yaş büyük diye beni kandıracağını sanıyo. Ben de büyüdüm bir kere, okumayı da söktüm. Anam geldi, “Sidik yarıştırıp durmayın babalarınız gibi,” dedi. Babamla emmim birlikte mi işiyorlar? Hiç görmedim. 

Anam toprağın üzerine kare çizdi. Üstüne çarpı attı. Üç tane de taş koydu. “Üç taş oynayın,” dedi. Fiko, “Ben biliyom,” dedi. “Ben de biliyom,” dedim. İlk Fiko yendi, sonra ben yendim. Sonra gene Fiko yendi, sonra gene Fiko yendi. Ben ağladım.

Babam tırpanı bitirdi. Terliydi. Anam orağı bitirdi. O da terliydi. Babam geldi, “Gel Hayriye, senle oynayak,” dedi. Ben şaştım. Babam sadece tırpan vururdu, oyun filan oynamazdı, anam da şaştı. “Hem dinleniriz,” dedi. Anamla babam üç taş oynamaya başladı. Anamın yüzü aydınlandı. Anamın arka dişi yokmuş, hiç görmediydim. Yeni gördüm. Babam, “Hadi Hayriye sende sıra,” dedi. Babamın sesi ne yumuşakmış. Ne güzelmiş. İkisini birden izledim. Kim kazandı bilmiyom. Fiko arada gidip yine aynı ağacın altına işedi. O hep işiyor. “Çok su içmeyin,” dediydi anam, dinlemedi her zamanki gibi.

“Çocuk musunuz? Yeter durduğunuz. Daha yukarı çayır durur. Hadi gari! Abin biçeli hafta olmuş, sen anca burada çocuk eyle.”

Babam yerinden fırladı. “Tamam ana!” Anam orağı kaptı, nenem anama baktı, kaşlarını çattı gene. Nenem anama hep öyle bakıyo. Nenem bana da babama da gülüyo ama anama sert sert bakıyo.  Babam da sert bakıyo nenem öyle bakınca. Anam kalktı. Nenem gelip değneğiyle toprağı karıştırdı, oyun bozuldu, üç taş elimde kaldı. Nenem keşke ölse.


Hava Kantar Yıldırım


Comments


bottom of page